''Belki Dünyanın en iyisi değilim ancak benden daha iyisini de yok''. ''Kazanmayı alışkanlık edinenler kaybetmeyi bilmez. Ben bundan önce kaybettim, kaybetmek nedir biliyorum. Şimdi kaybetme sırası onlarda..''. ''Daha önce de söyledim lütfen küstah olduğumu düşünmeyin ama ben bir kazananım ve özel biriyim''. - Jose Mourinho
19 yılda 25 kupa, 3 büyük ligde toplam 6 Şampiyonluk ve 2 kez Avrupa Şampiyonluğu, sansasyonlar, psikolojik savaşlar ve muhteşem bir kariyer. O bir kazanan ve kendi değimiyle ''özel biri''. Onun adı Jose Mourinho.
'Ego' 21.yüzyılın en güçlü silahı. Günümüzde bir savaşı ancak psikolojiyle kazanırsınız. Sağlam bir psikoloji içinse sahip olunması gereken en önemli parametre yüksek bir egodur; yanında bir tutam karizma ve etkileyici bir kültürle harmanlarsanız, artık patlamaya hazır bir bomba elde edersiniz.
Oscar Wilde der ki; ''Ara sıra gereğinden fazla iyi giyinmiş olmayı affettirmenin tek yolu, her zaman için gerekli bilgiye sahip olmaktır''. İşte Jose Mourinho'nun da tam olarak yaptığı şey bu. Çok yüksek özgüvenine, kaybetmeyi hazmedememesine, zaman zaman bencilliğine, hatta bazılarına göre fazla ukala olmasına rağmen neden dünyanın en iyi teknik direktörü gösterildiğinin tek bir açıklaması var; Çünkü Mourinho piramidin en altından başlayan, kendini devamlı geliştiren, sürekli öğrenen ve zirveye ulaşmış bir kazanan.
26 Ocak 1963 yılında doğan Jose Mourinho'nun küçükken tek amacı babası gibi bir futbolcu olmaktı. Annesi ise öğretmen olmasının verdiği etkiyle Mourinho'nun başarılı ve rekabetçi bir çocuk olmasını istiyor ve bunun için eğitimiyle bizzat ilgileniyordu. Futbol hayalleriyle birlikte iyi de bir eğitim alan Jose Mourinho, Lizbon Teknik Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesinde eğitime başladı. Bir yandan da amatör olarak futbol oynamaya devam etti. Ancak çok iyi biliyordu ki; Babasının futbol yeteneğine sahip değildi. Sınırlı yeteneği onu Portekiz 2.liginde futbol oynayacak seviyeye kadar getirdi. Fakat Mourinho vasat olmayı hiçbir zaman hazmedemedi ve erken yaşta futbolu bırakma kararı aldı. Böylece hayatına bambaşka bir sayfa açmaya karar verdi. 5 yıllık üniversite eğitimi sırasında 2 dil öğrendi ve diplomasını alır almaz bir okulda antrenörlük yapmaya başladı. Bundan çok kısa bir süre sonra doğduğu şehir olan Setubal'ın genç takım antrenörü oldu. Sonunda aradığını bulmuştu ama yinede bununla yetinemezdi. Bir kırılma anına ihtiyacı vardı.
Aynı dönemde ünlü İngiliz teknik direktör Sir Bobby Robson, Portekiz takımlarından Sporting Lizbon ile anlaştı. Fakat Portekizce bilmiyordu. Bir tercümana ihtiyacı vardı. İşte Jose Mourinho'nun beklediği o kırılma anı sonunda gelmişti. Bobby Robson'ın tercümanlığını yapmak üzere Sporting Lizbon'da göreve getirilen Mourinho, bulduğu her fırsatta ünlü İngiliz hocadan birşeyler öğreniyor ve her geçen gün kendini geliştiriyordu. Yeteneği ve kişiliği ile Bobby Robson'ın kısa sürede sevgisini kazanan Mourinho'nun hayatını değiştiren ve belkide onu bugünlere getiren teklif 1992'de geldi ve Mourinho artık Bobby Robson'ın yardımcı antrenörü oldu. 2'li Sporting Lizbon'dan sonra Porto'ya ve hemen ardından Barcelona'ya transfer oldu.
Barcelona, bir süre sonra Robson'ın görevine son verse de, Mourinho'yu takımda tutma kararı alarak Hollandalı Louis Van Gaal'in yardımcısı olmayı teklif etti. Teklifi hiç düşünmeden kabul eden Mourinho zamanla Barcelona taraftarıyla çok güçlü bir bağ kurdu. Taraftarlar onu çok seviyordu. Zaten bugün Mourinho'nun Barcelona ile olan hüsumetinin temel noktasında da bu vardı.
Geçen birkaç yıldan sonra Mourinho artık tamamladığını hissediyor ve ipleri eline alarak kendi hikayesini yazmak istiyordu. Bunun üzerine Portekiz'in Leira takımıyla teknik direktörlük kariyerine başladı. Bundan bir yıl sonra Porto ile anlaşan Mourinho'nun burada yapacakları belkide kariyerindeki en büyük zirve noktası olacaktı. Çünkü Porto döneminin dev takımlarından biri değildi.
2 yıl içinde Porto'yu 2 kez lig şampiyonu yapmakla kalmadı; İlk yılında Avrupanın 2.büyük kupası olan Uefa kupasını, 2. yılında ise Avrupanın 1 numaralı kupası olan Uefa Şampiyonlar ligini kazandı. Artık tüm dünya onu konuşuyordu. Çünkü Porto gibi bi takımla arka arkaya hem Uefa kupasını hem de Şampiyonlar ligini kazanmak kimsenin hayal bile edemeyeceği bir başarıydı. Bunun tesadüf olmadığını kanıtlamak isteyen Mourinho 2004 yılında Rus milyarder Abramoviç'in satın aldığı ünlü İngiliz Kulübü Chelsea ile anlaştı. Bütün başarılarına rağmen İngiliz medyası onu küçümsüyor ve İngiltere Liginin ona bir gömlek büyük geleceğini düşünüyorlardı. Mourinho ise İngiltere'deki ilk röportajında ''Ben özel biriyim'' diyerek yıllar boyu medya ile arasında sürecek psikolojik savaşı başlatmış oldu.
Tüm bu aşağılamaların ışığında göreve başlayan Mourinho'nun ilk yılında Chelsea'yi tam 50 yıl sonra Premier Lig şampiyonu yapmayı başararak kariyerinin tesadüf olmadığını ve gerçekten de özel biri olduğunu herkese gösterdi. Hatta aynı sezonda İngiltere Lig kupasını da kazanan Mourinho, ertesi yıl Chelsea'yi tekrardan şampiyon yaparak bambaşka bir seviyeye ulaşmıştı. Ancak kulüp başkanı Abramoviç ile yaşadığı anlaşmazlıklar sonucunda 2008 yılında kulüpten ayrıldı ve yeni bir maceraya yelken açtı.
Chelsea'den ayrıldıktan sonra İtalyan devi İnter'in başına geçen Mourinho'nun aklında tek bir düşünce vardı; Tekrar Avrupa şampiyonu olmak. İlk yılında İtalya liginde şampiyonluğa ulaşan Mourinho'yu 2.yılında çok başka bir serüven bekliyordu. Ligde üstüste 2. şampiyonluğunu alan İnter, 2010 yılında Şampiyonlar ligi yarı finalinde Barcelona ile eşleşti. İlk maçı kendi sahasında 3-1 kazanan İnter, 2.maçta Barcelona'ya konuk olacaktı. İşte Mourinho'nun beklediği an gelmişti. Çünkü o İnter'le anlaşmadan hemen önce o çok sevdiği, kariyerinde önemli bir yeri olan Barcelona ile görüşmüştü. Görüşmede proje ve hedeflerini anlatan Mourinho toplantıdan birkaç gün sonra hayatının en kötü haberlerinden birini aldı. Eski yuvası herşeyini orada öğrendiği Barcelona onu reddetmişti. Çünkü kulüp gelenekleri doğrultusunda asla takımdan daha fazla ön plana çıkan bir teknik direktörle çalışılamazdı ve Mourinho bu sınırı oldukça aşıyordu. Sonuç olarak Mourinho yerine eski futbolcuları olan, o günlerde antrenörlük kariyerine yeni başlamış ve oldukça mütevazi bir kişiliğe sahip olan Pep Guardiola ile anlaştılar. Bu hamleleri tam da Jose Mourinho'yu yaratacaktı..
3-1 kazandıkları ilk maçın ardından rövanş için Barcelona'da sahaya çıkarken kafasında onlarca soru ve içinde önleyemediği bir öfke vardı. Maç boyu Barcelona taraftarıyla göz göze gelmekten kaçındı. Çünkü o bağı tekrar kurarsa, zayıf düşebilirdi. Buna asla izin veremezdi. Dik durmalıydı ve takımının Barcelona karşısındaki yetersiz gücünü taktik dehasıyla avantaja çevirdi. Mourinho'nun İnter'i 1-0 yenilmesine rağmen Barcelona'yı ilk maçtaki skorun avantajıyla geçmeyi başardı. Maç sonunda göz yaşlarını tutamayan Mourinho eski evi Nou Camp'ta onlarca taraftarın önünde parmaklarını havaya kaldırarak 1 numara olduğunu adeta haykırıyordu. İşte o gün Barcelona-Mourinho hikayesinin sonsuza dek kapandığı gün oldu. Aynı yıl Bayern Münih'i de finalde yenen İnter Şampiyonlar ligi şampiyonu oldu ve Mourinho İnter'deki en büyük amacını gerçekleştirmiş oldu. Artık tüm dünyaya göre de tartışmasız 1 numaraydı.
Hırsını alamayan Mourinho, Barcelona'nın kalbine sapladığı hançeri biraz daha çevirmek için bir antrenörün çalıştırabileceği en büyük takım olarak kabul edilen Real Madrid ile yeni sezon için anlaştı. Burda da amacı yine aynıydı; Kazanmak. Takımda geçirdiği 2. sezonda İspanya Ligini puan ve gol rekorlarını kırarak kazanan ve koleksiyonuna birde Kral kupası ekleyen Mourinho Barcelona'nın üstüne kelimenin tam anlamıyla 'kara bulut' gibi çöktü. Ancak İspanya kariyeri boyunca sportif rekabetten çok Barcelona ve özellikle Guardiola ile yaşadığı polemikler ve sansasyonlar hatırlanacaktı. İspanya'da tam olarak beklediğini bulamayan Mourinho'nun gerileme süreci bu noktada başlayacaktı.
Real Madrid'in ardından eski kulübü Chelsea ile tekrar anlaşan Mourinho ilk yılında inanılması güç rekorlarla lig şampiyonu olmayı başarsa da, ertesi yıl işler yolunda gitmedi. Bunun üzerine 2.defa Chelsea'den ayrılmak zorunda kalan Mourinho, diğer bir İngiliz devi Manchester United ile anlaştı. 3 yıl bu kulübü çalıştıran Mourinho, burada da Chelsea'de yaşadığı benzer sorunları yaşadı. Yüksek egolu kişiliği, ben merkezci olması sebebiyle oyuncu grubu ve yönetimle sık sık karşı karşıya gelen Portekizli hoca herşeye rağmen Manchester United kariyerini de boş geçmemiş ve 3 kupa kazanmayı başarmıştı. Jose Mourinho, geçen 3 sezonun ardından Manchester United'la da yollarını ayırdı.
Artık biraz ara verip düşünme vaktiydi. Çünkü futbolun dinamikleri değişmişti ve Mourinho artık başarısızlığa tahammül edemiyordu. Bir süre inzivaya çekilen Mourinho, sessizliğin tadını çıkardı. Bu dinlenme süresince futbol programlarında yorumculuk yapan Jose Mourinho için artık geri dönme vakti gelmişti. 2019/2020 sezonunun ortalarında Tothenham Hotspur takımıyla anlaşan Mourinho yeni bir meydan okumaya başlamış oldu. Üzerinde hiçbir baskı olmadan devraldığı yeni takımıyla ilk sezonunu boş geçen Mourinho, şuanda 2.sezonunda ve takımı Premier Lig şampiyonluğu için iddialı bir durumda. Bunun yanı sıra diğer turnuvalarda da yoluna dolu dizgin devam eden Mourinho için ufukta yeni başarılar muhtemel gözüküyor..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder